ANA SAYFA
Milli Mücadelede İlk Kurşun
Milli Mücadelede Kuzuculu
Ermenilerin Türklere Attığı İftira
Sanat Gavur İcadı
Kuzuculu Kuvayı Milliye Teşkilatı
Hacı Emin Hoca (Küçük) Ve Çetesi
Kara Hasan Paşanın Kuzuculu Çeteleri
Kuzuculunun Tarihi
Kuzuculuyu Kuran ve İlk Yerleşen Sülaleler
Keçelinin Tarihçesi Ve Kurucular
Örencik Köyünün Kuruluşu
Kuzuculu Resim Galarisi
Kuzuculuda Örf ve Adetler
Belediye Başkanlarımız
Kuzuculu Belediyesi Ve Önemli Telefonlar
Kuzuculuya Gelen İlk İcadlar
DOST SİTELER
1.LİG PUAN DURUMU
FIKRA
OSMANLI PADİŞAHLARI
MAGAZİN
SPOR
BARIŞ AKARSU ANISINA
OTO SHOW
KOMİK GİFLER
KOMEDİ RESİMLER
VARMISIN YOKMUSUN
SMS SÖZLERİ
RESİM GALERİSİ
BİLİYORMUYDUNUZ
BULUŞLAR VE İCATLAR
ÇANAKKALE HİKAYELERİ
TİTANİC İN SIRRI NEYDİ
OKUYUN VE DÜŞÜNÜN
ÖZGÜRLÜK HEYKELİNİN BİLİNMEYEN HİKAYESİ
KÖROĞLU DESTANI
GURUP HEPSİ YALAN
ZÜLFÜ LİVANELİDEN ŞOK İDDİA
KONUŞAN BEBEKLER
KOMİK FUTBOL RESİMLERİ
İSRAİL ZULMÜ(+18)
BEBEĞİNİZE GÜZEL İSİMLER
LİNK
RADYO KÖRFEZ CANLI
CANLI OKEY
UZAYDAN EVİNE BAK
SON DURAK
MEVLANANIN 7 ÖĞÜDÜ
html kodları
YABANCI MP3 İNDİR
EN LERİN LİSTESİ
ÖNEMLİ RESİMLER VE HABERLER VE BAŞKA ŞEYLER
KOMİK YAZILAR
BUNLARI BİLİYORMUYDUNUZ
İSMAİL YK BAS GAZA
KAMERA ŞAKALARI
SİNEMA İZLE
ÇOK GARİP
VİDEO DÜNYASI
Sayaç
PROGRAM İNDİR
intro
DJ LİK YAP
Yeni sayfanın başlığık
TÜRKAN SAYLAN KİMDİ
FACEBOOK KAPANACAK
Ercan DEMİREL
Yeni sayfanın başlığı22
DÖRTYOL RADYO KÖRFEZ
Yaşar TOKSOY
 

ZÜLFÜ LİVANELİDEN ŞOK İDDİA

Zülfü Livaneli'den şok iddia
Zülfü Livaneli, bugünkü Vatan gazetesinde yayınlanan yazısında, Baykal'ın Erdoğan'la gizli anlaşma yaptığını iddia etti.

Livaneli, 2002 seçimlerinden sonra Baykal'ın, Erdoğan'ın Başbakan seçilebilmesi için canhıraş çalıştığını, seçim öncesinde Erdoğan'la Beylerbeyi'nde gizlice buluşup anlaşma yaptığını söyledi. Zülfü Livaneli, Baykal'ın, Erdoğan Başbakan olsa dahi en fazla 2 ay dayanacağına inandığını ama hesaplarının tutmadığını ifade etti.


İşte Zülfü Livaneli'nin yazısı

"Deniz Bey, o fotoğrafı çıkarıp bakmanın zamanı geldi!

Seçimler öncesi CHP'ye zarar vermemek için bildiğim birçok konuyu içime gömerek sustum, bundan sonra da bu parti ve liderine ilişkin hiçbir şey yazmayacağım.
Çünkü bir faydası olacağına inanmıyorum.
Ama bu konudaki son yazımda size bir tanıklığımı aktarmak zorundayım.
Bunu bir borç olarak görüyorum:
***

Deniz Bey lütfen hatırlayın:
19 Aralık 2002 tarihinde karlı bir Ankara gününün akşamında Mehmet Sevigen'in evindeydik.
Ben Cumhurbaşkanı ile görüşmeden geliyordum.
Abdullah Gül Başbakandı, Tayyip Erdoğan'ın ise Meclis'e girme umudu kalmamıştı.
Cumhurbaşkanı Sezer bir gün önce, Tayyip Erdoğan'ın “milletvekili olmadan başbakan olma” önerisini reddetmişti.
Türkiye'nin kaderi o akşam o evde değişti, çünkü siz “Tayyip Erdoğan başbakan olacak!” diye tutturdunuz.
Sizi “Çok tehlikeli bir oyun bu!” diye uyaran parti dışından önemli şahsiyetlere kızdınız, “Hayır!” dediniz “İki ay dayanamaz. Göreceksiniz iki ay dayanamaz.”
Sizin bu iddianıza karşılık ben ne dedim: “Erdoğan herhangi bir kişi değil, bütün tarikatların birleşerek Erbakan'ın yerine seçtiği siyasetçi; arkasında Amerika, Avrupa desteği de var. Program Türkiye'yi ılımlı İslam cumhuriyeti yapma programı. Sizin dediğiniz gibi iki ayda gitmeyecek; tam tersine, bu odada bulunan herkesin siyasi hayatını bitirecek.”

İki ay dayanamaz iddianızı, “görüşleri gereği IMF ile anlaşma yapmaz, ekonomiyi zora sokar ve dayanamazlar.” tezine oturttunuz.

Ama bunların hepsi bahaneydi çünkü siz iki partili rejimin işinize yaradığını anlamış ve seçim sonuçlarına sevinmiştiniz. Çünkü size ana muhalefet partisi lideri olmak ve soldaki rakiplerinizi yok etmek yetiyordu. Bu iş birliğini daha sonra da sürdürdünüz.

O zaman ben sizin Tayyip Erdoğan'la seçim öncesinde Beylerbeyi'nde gizlice buluştuğunuzu ve bir anlaşma yaptığınızı bilmiyordum.
Bu gecenin tanıkları var: Önder Sav, Eşref Erdem, Mehmet Sevigen, Bülent Tanla, Yaşar Nuri Öztürk.
Belki bazıları sizden korkar ve tanıklık etmez ama bir kısmı da bu sözlerin doğru olduğunu açıklar. Yani tanıklar var. Ötekiler de söylemese bile içten içe bunun doğru olduğunu bilir. Siz de bilirsiniz.

Tartışmanın sonunda dediniz ki: “Bu gece birbirimizin fotoğrafını çektik. İki ay sonra çıkarıp bakalım. Ama rotuş yapmadan. Hangimiz haklı çıkmışız?”
Şimdi, 2007 seçimlerinin ardından o fotoğrafı cebinizden çıkarıp bakın Deniz Bey.

Ve düşünün; Meclis grubunda “Erdoğan'ı başbakan yapıyor diyorlar. Evet yapıyorum. Var mı itirazı olan!” diye bas bas bağırmanıza değdi mi?
Erdoğan'la Beylerbeyi'nde gizlice buluşmaya ve size oy veren milyonları hiçe sayarak gizli anlaşmalar yapmanıza değdi mi? (Deniz Bey, biliyorsunuz ki bu gizli buluşmanın da tanığı var.)

Başbakan olmak, elbette Erdoğan'ın demokratik hakkıdır. Ama bunun için olağanüstü çaba harcamak CHP'nin birinci görevi değildir. Üstelik dokunulmazlık kaldırılmadan.

Bir milletvekilinin mazbatasını iptal ettirip, Anayasa'yı değiştirip, grubu baskı altına alıp, Siirt seçimlerini es geçip Erdoğan'ı meclise sokmak ve dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın yüzde birini partiniz için verseydiniz sonuç bambaşka olurdu.

Size o gün söylediğim gibi, Türkiye'nin kaderini değiştirdiniz.
Deniz Bey; sözlerimde en ufak bir çarpıtma varsa çıkıp söyleyin. “Öyle değildi. Böyle konuşmadık.” deyin.
Genel Sekreterinizin ve en yakınlarınızın tanık olduğu bu konuşmayı inkâr edin.
Ya da başınızı önünüze eğin ve tarihin hakkınızda vereceği yargıyı düşünün.
Deniz Bey; çok ağır şeyler yazdığımın farkındayım. O akşamki tartışmaya kadar bir dostluğumuz vardı, bunları yazmak istemezdim.
Ama hem duruma doğru teşhis koyamamanız, hem de aşırı derecede inatçı olma huyunuz yüzünden hepimizi tehlikeye attınız.
Tayyip Erdoğan'ın yüzde 34 oyla meclisin üçte ikisini ele geçirmesinin manivelası oldunuz.
Daha önce Refah Partisi'nin belediyeleri ele geçirmesi de sizin oyları bölmeniz sayesinde gerçekleşmişti..
Tayyip Erdoğan'ların ve yine çok yakın dostunuz olan Melih Gökçek'lerin en büyük şansı sizdiniz.
CHP'nin ise en büyük şanssızlığı oldunuz.

Bu ülkenin sola şiddetle ihtiyaç duyduğu bir dönemde, bütün uyarılarımıza rağmen partiyi sağa çekmekte, Kürtlerden, Alevilerden, solculardan ayırmakta ısrarlı oldunuz.
Erdal İnönü, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın, Fikri Sağlar, Ercan Karakaş, Mehmet Moğultay, Seyfi Oktay, Celal Doğan ve daha birçok sosyal demokratla el ele tutuşup halkın karşısına çıkmanız gerekirken; eski MHP'lileri, eski ANAP'lıları, idamla yargılanmış sağcı militanları parti vitrinine çıkarmakta ısrar ettiniz.
Size defalarca “Bir şeyin aslı varken kopyasına kimse bakmaz!” dememize rağmen, sol politikaları değil, MHP çizgisini tercih ettiniz.

Sağcıları ve sekreterinizi Meclis'e sokarken, İsmet Paşa'nın Avrupa Konseyi'nde komisyon başkanı olma başarısını gösteren torunu Gülsün Bilgehan'ı Meclis dışında bıraktınız.

İnanın ki bunları yazarken samimi olarak üzülüyorum. Keşke haklı çıkmasaydım, keşke sizin tahminleriniz doğrulansaydı diyorum ama durum ortada.
Yazık oldu Deniz Bey, hem size, hem partinize, hem de size inanan temiz yürekli sosyal demokratlara. Artık bundan sonra istifa etseniz de bir etmeseniz de.

Bad-el harab-ül Basra!"

Kaynak:

Not: Son cümle "Basra harab olduktan sonra" anlamını taşıyor...
DeSPeR@Do is offline  

 

50250 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol