KUZUCULYA GELEN İLKLERİN HİKAYELERİ
İLK RADYONUM GELİŞİ
Eskiden Almanlar Kuzuculu'dan portakal alırlardı. Babam Osman Çelebi Almanları misafir etmiş. Yemek ve ikramlarda bulunmuş. Bu dostluk karşısında Almanlar 1936 yılında koca bir sandık gibi bataryalı bir radyo hediye getirdiler. Birde Alman tabancasını hediye ettiler. Koca bataryalı radyo evimize geldi. Bu nedir? diye bütün komşular eve geldiler. Ev doldu, taştı.
Merdivenler dahi insanla doldu. "Çelebilerde bir sandık var Şarkı, türkü söylüyor"diyerek duyan geldi. Babam radyonun düğmesini açtı. Sazlarla çalgı çalmaya, arkasından da türküler söylemeye başladı.
Bazı Kuzuculular dayanamadı kalkıp karşılıklı göbek atıp oynamaya başladılar. (45)
İLK UÇURTMA
Kuzuculu da ilk uçurtmayı 1933 yılında Cumhuriyetin 10. yılında Ethem Karabatak yaptı.
Masa büyüklüğündeki uçurtmaya bir de gemici feneri yakıp takmış. Gece gökyüzünde uçan uçurtmadaki ışıklı feneri bütün Kuzuculular hayret ve heyecanla seyrettiler.
CANSIZ AT
1938 yılında Dörtyol'da terzi çırağıdır. Kuzuculu'dan Dörtyol'a gidip gelmek için Adana'dan bir bisiklet aldım getirdim. Bisiklet ilk defa Kuzuculu'ya gelmişti.
Görenler şaşırıyor "Bu ne?" diye soruyorlardı.
Bisikletle Ceyhan m Akpınar köyündeki Karatepe çiftliğine gittim. Çiftlikte dağda malcılık yapan Aydınlı aşireti vardı. Gastal çeşmeden tulukla su almaya gelen bir aşiret kadını bisikleti gördü. İyice baktı, baktı bu ne dedi, bana.
- Cansız at dedim.
- Bunu çeken var mı?
- Yok
- İten var mı?
- Yok
- Ne yiyor, ne içiyor?
- Bir şey yemiyor
- Peki nasıl gidiyor bu cansız at? dedi.
Bisiklete bindim pedala bastım gittim. Kadın:"Aboov!..." dedi. Koşarak çadırlara doğru koştu. Gitmiş çadırdakilere olayı anlatmış. Kadın, kız, erkek, yaşlı hep toplandı geldiler. "Cansız At" olan bisikletime iyice baktılar. Yaşlı bir aşiret kadını; "Oğlum şu cansız atın nasıl gittiğini bize göster sana resimli işlemeli heybe dokurum" dedi. Bisiklete bindim dolaştım.
Hayret ve heyecanla seyrettiler. O kadın bana güzel bir heybe dokuyarak sözünde durmuştu.
Böylece Kuzuculu Köyüne ilk bisikleti ben getirmiş oluyordum.
PEÇETE SANILAN EKMEK
Eskiden Ruslar Kuzuculu'ya gelir, depolardan yatak portakalları alıp giderlerdi. Hamzaoğlu Mehmet Çelebinin evine eksper Ruslar gelip misafir olurlar. Misafirlere yemek olarak tavuklu pilav ile nar ekşili, kaynatılmış biber ve patlıcan turşusu, yufka ekmekle beraber gelir.
Ev sahibi yokken Ruslar yufka ekmeği peçete zannederek alıp dizlerinin üzerine sererler. Ev sahibi durumu görünce; "O yufka ekmektir yenilecek ekmek" der. Ruslar yemeği yerler. Çok hoşlarına gider. Daha sonra yine gelen o Ruslar: Biz o evde, yine o yiyeceklerden yemek istiyoruz" derler. (48)
İLK TÜPÜN GELİŞİ
1958 yılında Kuzuculu'ya ilk tüpü Dörtyol'dan İbrahim ÇELEBİ getirdi. O yıllarda herkes gazocağı kullanıyordu. Evde çocuklar ağlıyor, gazocağı yanmıyor, yansa da koku yapıyordu. Yemekler dahi gazocağında pişiriliyordu. Kuzuculu'dan İbrahim ÇELEBİ Dörtyol'dan Veysel Ateş'den bir tüp alarak Kuzuculu çarşısına getirdi. Bütün halk toplandı, merak ettiler. Ne olduğunu sordular. İbrahim ÇELEBİ "Buna tüp diyorlar "dedi.
Nasıl yakıldığını ve yandığını halka iyice gösterdi ve anlattı. "Ne güzel şeymiş!... "diyerek arabaya binen Dörtyol'a tüp almaya gittiler.
EN BÜYÜK PARA BİN LİRA
1956 yılında ben Kuzuculu'da terzicilik yapıyordum.
Elime bir bin lira geçti. Kırmızı renkli bin lira. İlk defa görüyordum. Bozdurmak için çarşıya çıktım. Berber Çavuş'a (Mehmet ERSOLAK) parayı uzattım. "Şu parayı bozar mısın? "6ye. Adam bir paraya bir bana baktı. Dünkü çocuk benle dalga mı geçiyorsun diye beni elindeki ustura ile kovaladı.
Ta Kuzuculu'nun alt tarafına kaçtım. Oralarda bir yerde parayı bozdurdum. Tekrar berber dükkanının önünden geçiyordum. Berber Çavuş beni aynadan görmüş. Ustura ile üzerime geliyordu. Ben de kaçarak dükkanıma girdim. O tarihlerde bin lira çok kimsede yoktu. Görmeyen bile vardı.
O tarihlerde bir portakal kesme işçisinin yevmiyesi sadece iki lira idi.
İLK KAMYONUN GELİŞİ
Kuzuculu'ya ilk kamyonu 1926 yılında Ali Ağa (KARACA) getirdi. Adına da "Kuruyer Vapuru" dediler.
İLK HIZARIN GELİŞİ
Kasnaklı, kayışlı ve mil ile çalışan hızarı su döndürüyordu. Kuzuculu'ya bu ilk hızarı 1925 yılında Hüseyin Efendi (ÇELEBİ) getirdi.
İLK DEĞİRMEN - BEZ ve ÇIRÇIR FABRİKASININ GELİŞİ
Bu ilk değirmen, dokuma ve çırçır fabrikasını Kuzuculu'ya Hacı Hamza Oğulları (ÇELEBİ) tarafından 1930'lu yıllarda getirmiştir. Kuzuculu'nun elektrik santralına giden Deliçay köprüsünün yanında kurulmuş olan bu fabrikalar Deliçay'ın suyundan faydalanmışlardır. Fabrikaların kalıntı yerleri halen mevcuttur.
İLK SEBZECİLİK
Eskiden Kuzuculu'da herkes yiyeceği kadar sebze ekerdi. Sonradan Ökkeş GİRGEÇ geniş alanda sebzecilik yapmaya başladı. Onu gören halk geniş alanda sebzecilik yaparak para kazanmaya başladı. Ama hâlâ turfanda sebze yetiştiren seracılık gelişmemiştir.
İLK MANDALİN
Önceleri Kuzuculu'da yerli portakal vardı. İlk Rize mandalinini Koca Dayı (Mehmet ÇELEBİ) getirdi.
MAYHOŞ ŞEKER PORTAKALI
Kuzuculu'ya ilk mayhoş şeker portakalı Osman ÇELEBİ Akçay'dan getirdi.
TOPRAK
Eskiden Kuzuculu'da kadınlar çocukların pişik ve yanıkları için toprak kullanırlardı. İnce toprak nalburdan iyice elenirdi. Ateşte teneke üzerinde kızdırılır ve iyice karıştırılırdı. Küçük çocuklardaki pişik ve yanıklar için çocukların altlarına koyulur, sarılırdı.
Kuzuculu'da bir hırsız gece bir eve girer. Evi iyice gezer. Bakar ki bir çuval dolu duruyor. Aç olan hırsız, bulgur çuvalını buldum diye sırtına alır düşer yollara. Ta Üçkoz yaylasına kadar sırtında götürür. Çuvalı açar bakar ki, ince elenmiş çocuk toprağı!..
|